Sunday, March 13, 2011

Darwin says...


"It is not the strongest of the species that survives, nor the most intelligent that survives. It is the one that is the most adaptable to change"

Bu blogun baslangicinda yazilmis bir acilis yazisi vardi "ayran, pide, meysu..." baslikli (http://galatasaraykommissar.blogspot.com/2009/01/ayran-pide-meysu.html) Bu yaziyi tekrardan ortaya cikarmak istiyoruz, sebebide bu yil Galatasaray'da olan olaylar ve gelismeler.

O yazida da dikkati cektigimiz, ulkenin 1980 den sonraki olan degisimine Galatasaray'in nasil cevap verdigi veya veremedigiydi. Turkiye 1980 den iytibaren buyuk bir degisime ugradi, bunu bazi kimseler iyi bazi kimseler kotu olarak gosterebilir ama biz bunun iyi olup olmadigini tartismayacagiz. Biz Galatasaray'in bu degisimden nasil etkilendigi veya daha baska bir deyisle nasil etkilenmedigininden bahsedecegiz.

O yillarda, 1980 ihtilali sonrasi Turkiye'de yapilan ilk secimlerden sonra Turkiye buyuk bir degisime girdi. Gerek ekonomik olarak gerekse sosyal olarak. Zamanin basbakani Turgut Ozal ulkenin taslarini yerinden oynatti, hemde her bakimdan. Sozunu ettigimiz degisim tabiki her alana hemen girmedi, uzunca bir sure surdu. Bu degisimden ulkenin en buyuk spor etkinligi futbolda nasibini aldi tabiki.

Yillardir sayili bir taraftar kitlesine sahip Galatasaray'da kimse uzun yillardan suregelen sampiyonsuzluk senelerine ragmen Galatasaray kulubunun ilkelerinden taviz vermedi. Kulup hala Liseden gelenlerin yuruttugu bir kitle tarafindan yonetiliyordu ki bu kitle ulkenin "
crème de la crème" tabakasindan gelmekteydi. Ulkeye sanatcilari, diplomatlari, yazarlari, entellektuelleri, is adamlarini yetistiren bir irfan yuvasiydi bu, ulkenin "crème de la crème" iydi bu tabaka. Aslinda ulkeyi yoneten kisilerde bu "seckin tabakanin" arasindan gelmekteydi. 1980 ihtilalinden sonraki secimlerde gozle gorulur bir degisiklik olusmaya basladi, ulkeyi yoneten "seckin tabaka" yerini "populist bir tabakaya" birakmaya basladi. Ulke degisime ugrayinca bu populist tabaka Galatasaray'a da girdi. Tabiki hersey tepeden inme olmadigi icin bu degisim hemen olmadi, 2000 li yillarin basindan itibaren surec hizlanmaya basladi ve bu gunlere gelindi.

Galatasaray hala bu degisime ayak uydurmaya calisiyor: bu posizyonda karisisina Darwin'in unlu sozu geliyor aklimiza
"It is not the strongest of the species that survives, nor the most intelligent that survives. It is the one that is the most adaptable to change" Galatasaray'in onunde iki secim var: ya bu degisime ayak uyup diger takimlardan farki kalmamasi veya ayak uyduramayip zamanin buyuk takimlarindan olan "Vefa", "Istanbulspor", "Altinordu" gibi zamanin icinde kaybolmasi. Ikinci secenegin olmasi kulubun sahip oldugu seyirci kitlesi yuzunden mumkun degil, degisime mecburen ayak uyduracak. Ama bilmemiz gereken, eskiden bildigimiz Galatasaray'in artik olmayacagidir.

Elimizi, yukardaki resimdeki Baba Gunduz gibi cenemize koyduk dusunuyoruz: biz artik ne tur Galatasaray'li olacagiz....